Sinema aslında büyüklere masal anlatma sanatıdır.
Yaşı kaç olursa olsun insanlar masal dinlemeye özellikle de içinde iyi insanlar olan, mutlu sonla biten masallar dinlemeye ve tabii ki izlemeye doyamaz.
Mahsun Kırmızıgül son filmi mucize tam bu masum tarafımızdan yakalıyor bizi.
Prodüksiyon olarak bakıldığında gerçekten çok başarılı, görüntü yönetmeni Soykut Turan şiir gibi kareler çıkarmış doğunun o inanılmaz doğasından.
Oyunculuklar deseniz çok zayıf kalan Mert Turak hariç hepsi resital tadında.
Ali Sürmeli, Meral Çetinkaya, Metin Yıldız, Erdem Yener ve Mahsun Kırmızıgül çok Başarılı.
Ayrıca Mahsun Kırmızıgül’ün kendine ayırdığı küçük ama komik karakter, hem onun artık egosunu terbiye ederek yönetmen olarak belli bir ustalığa geldiğini hem de küçücük komik bir rolle kendini kanıtlayarak oyuncu olarak belli bir ustalığa geldiği belgeliyor.
Bütün bunların yanı sıra sinema dili olarak zayıf tarafları olan, yer yer çok ciddi tempo sorunları yaşayan bir film mucize.
Filmin konusuna gelince yazının başında dediğim gibi basit bir masal.
Eşkiyaların, öğretmenlerin, ağaların, mecburen köle olarak başka aileye verilen genç güzel kızların hatta atların çok iyi olduğu.
Kimsenin, durum ne olursa olsun kimsenin kötülüğünü istemediği bir köy.
Şehirde kötü olarak o dönem darbe yapmış olan ordu var arka planda bir yerlerde!.
Ama bu o öndeki mutlu sonla biteceği kesin olan masalı pek etkilemiyor.
Kahraman öğretmen yokluklar içinde bir dağ köyüne geliyor, oradaki altın kalpli insanlarla beraber bir okul yapıyorlar.
Köyün delisi kabul edilen muhtemelen otistik ağanın oğlu bile bu mutluluk tablosunda yerini alıyor.
Sade, masum, Yeşilçam kokan bir Türk filmi olmuş mucize. Emeği geçen herkesi tebrik ederim.