Özen Yula'nın yazıp yönettiği 'Bakarsın Bulutlar Gider' bu hafta sizlere bahsedeceğim iki oyundan biri... Selen Öztürk ve Kenan Ece'nin başrollerini paylaştığı oyun bu senenin ses getiren oyunlarından biri. Başarılı dekoru, daha sahne açılır açılmaz Selen Öztürk'ün canlandırdığı Betül karakterini tanımamızı sağlıyor. Gerçi dekordaki bu geleneksel hava bir miktar Sürpriz sonu açık etme tehlikesi taşısa da başarılı reji ile ustaca maskelenmiş. Kenan Ece'nin dupduru, sade, hiçbir fazlalık taşımayan oyunculuğu insanı kendine hayran bırakıyor. Aynı oyuncuyu daha önce televizyonda seyrettiğimize inanmakta zorlandım. Tiyatro yönetmeni arkadaşım Elif, Kenan'ın oyunculuğuyla ilgili ''ne kadar yakışıklı olduğunu rolden çıkıp selam verirken fark ettim.'' dedi. Bence bir oyuncuya yapılabilecek en şahane komplimanlardan biri bu. Ki Kenan Ece olağanüstü oyunculuğuyla bunu fazla fazla hak ediyor. Oyunu ilk duyduğumda Özen Yula'nın yazıp yönettiği, Selen Öztürk ile Kenan Ece'nin oynadığını görüp bu işin starı Özen Yula'dır diye düşünmüştüm. Selen Öztürk'te aynı sadelikle Kenan Ece'ye eşlik ediyor. Demek ki Selen Öztürk, doğru proje ve doğru castla ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor.
Bahsetmek istediğim diğer oyun ise Oyun Atölyesinde sahnelenen 'Araf'. Ariel Dorfman'ın yazdığı, Muharrem Özcan'ın yönettiği, Derya Artemel ve yine Muharrem Özcan'ın oynadığı oyun bu sezonun diğer bir etkileyici oyunu. Bence bir oyunda dekorun, rejinin, metnin, müziklerin ve tüm oyunculukların bir bütüne yani oyuna hizmet etmesi çok az bulunur ve çok kıymetli bir durumdur. Muharrem Özcan, bu zorluğun altından çok başarılı şekilde kalkarak kendisi dahil herkesin aynı şeye, oyuna hizmet etmesini sağlamış. Bu da oyundan çıktığınızda sizde ''bütün'' bir eser izlemiş olduğunuz hissini bırakıyor. Bu bütünlük te sizde harcadığınız iki saatin karşılığını fazla fazla aldığınız, mutlu bir seyirci olarak o kapıdan çıktığınız hissini uyandırıyor. Araf sıkışmışlıktan bahsediyor. Cennetle cehennem arasında, gerçekle hayal arasında, doğruyla yanlış arasında yan özetle iyi ve kötü arasında bir sıkışmışlıktan bahsediyor. Ve bunu büyük bir zarafetle iyinin ve kötünün ne olduğunu izleyenlere dikte etmeden yapıyor. Özlem Karabey'in tasarladığı dekor, Muharrem Özcan'ın başarılı rejisi, Derya Artemel'in doğal ve sade oyunculuğu mutlaka izlenmesi gereken bir eser yaratmış.
Bu iki oyunun ortak noktası, büyük bir televizyon starına sahip olmayan ve çok başarılı işler olmasıdır. İyi oyuncuyu sahnede izlediğinizde, televizyonun birçok açıdan oyunculuk yapmak için ne kadar uygunsuz bir mecra olduğunu anlıyorsunuz. Oyuncu sahnede izlenir.