Alternatif tiyatroların görece ufak salonlarında seyirciyle oyuncu arasındaki mesafe iyice kısaldı.
Bu alternatif salonlarda birçok yeni tarz ve oyun sahnelenmekte.
Bu samimi küçük salonlar artık gerçek hayattan kesitleri gerçekçi sinemaya yakın oyunların, çok daha sade ve lezzetli oyunculukların sahneye konmasına da imkan verdi.
Oyuncunun en ufak mimiğinin nefes alışının oyununa kattığı her detayın seyirci tarafından bu kadar kolay izlenebilir olması hem büyük bir fırsat hem de bir lanet bence.
Eğer oyunculuklar doğal ve sadeyse sizi çekiştirmeden peşinden sürükleyen, doğru hikayelerle büyük soruları kısık sesle soran olağanüstü oyunlar ortaya çıkarken kötü ve büyük oyunculuk ve yanlış metinlerle gerçek bir eziyete dönüşebiliyor bu küçük sahneler.
Yan etki kendi tarzını kısa zamanda oturtmuş ve arka arkaya çok başarılı işlere imza atmış bir ekip. “Kurabiye Ev”, “Tavşan Deliği”, bu sene de “Sonra” ve “Romeo’yu Beklerken”.
Ben size biraz “Sonra”dan bahsetmek istiyorum.
Chad Beckim'in Türkiye’de sahnelenen ilk oyunu “Sonra”.
Metin oyunu yönetmeni Elif Baş tarafından Türkçeleştirilmiş.
Bu oyunu hem Türkçeleştirmek, hem yönetmek Elif Baş'a oyun ve dramaturjik yapısı üzerinde tam hakim olma imkanı vermiş.
Bu sayede çok sağlam bir yapının üzerine inşa edilen bu oyun doğru oyunculuklarla da birleşince kısa zamanda herkesin mutlaka görülmesi gerekenler listesinde başköşede yerini aldı.
Oyun; tecavüz suçlamasıyla 17 yıl hapis yatıp sonra hayatına geri dönmeye çalışan Monty’nin hikayesi.
17 yılda yok olan umutlar, değişen dünya ve gündelik hayatı, aşkı anlamlandıramayan Monty.
Deniz Karaoğlu’nun büyük bir başarıyla canlandırdığı Monty, diğer karakterlerin her biriyle başka bir derdini sorguluyor; ailesi, aşkı, iş hayatı ve hapiste geçen süre hep farklı kişiliklere bölünerek anlatılmış.
Monty’nin bu tıkanmış ilişkileri çözmek yerine zorlaması, dönüp kendine sorması gereken birçok soruyu ve bunun getireceği yüzleşmeyi geciktirme çabası. Ablası Liz karakterini Sinem Burcu Kalaycı canlandırıyor.
Küçük sahnelere çok yakışan duru ve sade oyunculuğu aslında itici ve sıkıcı olabilecek bir karakteri kolayca sevmemizi sağlıyor.
Gülce Oral, Monty’nin sevgilisi rolünde bu kadar zamandır hayatın kıyısında kalmış biriyle olan ilişkisini tam tersinden, günümüz gündelik hayatının orta yerinden bir kadınla canlandırmış.
Barış Kıralioğlu’nun ustaca kattığı komedi unsuru oyuna lezzetli nefes alma molaları ekliyor.
Tayfun Yılmaz’ın canlandırdığı Chap karakteri ise esas dert ve sorularla uğraşmanın abartılı oyunculuk değil, sadelik ve iyi oyunculuk gerektirdiğini kanıtlıyor.
Birde Hakan Güner'in bizi kolayca zenci olduğuna ikna eden oyunculuğundan bahsetmek lazım.
Sonuç olarak “Sonra” her tiyatro severin bu sezon kaçırılmaması gereken listesinde olmalı.