“ Cenevre Süreci ve Sonrasında Muhtemel Gelişmeler ” Online Panelde Konuşuldu

23 Mayıs 2021 Pazar  23:58

Haber :İrem KESİM /KKTC
GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve KKTC'nin
ilk kadın Büyükelçisi Yrd. Doç. Dr. Hasibe Vehbi Şahoğlu moderatörülüğünde gerçekleşen
panele GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ulvi Keser, GAÜ Siyasal Bilimler
Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersoy Önder , GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi
Öğretim Üyesi ve Güvenlik Araştırmaları Direktörü Dr. Sadık Akyar katılım gösterdi.
Müzakere süreci ve öncesi hakkında açıklamalarda bulunan Keser; “Bugün itibariyle
KKTC'nin hemde Türkiye Cumhuriyetinin hangi pozisyonda durduğunu anlayabilmemiz
açısından bu müzakere sürecinin geçmişini anlamakta fayda var.
1967 itibariyle bizim için çok önemli bir tarih var. 15 Kasım 1967. KKTC'nin kuruluş
gününün 15 Kasım'a denk getirilmeside zaten bu yüzden. Grivas liderliğinde ki silahlı
Rumların 1974 öncesinde Kıbrıslı Türklere yönelik son saldırısıdır. 15 Kasım 1967'nin
ardından Kıbrıs farklı bir ivme kazanır, farklı bir pozisyona evrilir” dedi.
Keser açıklamalarının devamında; “Bizim Kıbrıs Türkleri olarak adada hep savunmacı
pozisyon içerisinde olmamız, Yunanistan ve Rumların kontrollü bir gerilim stratejisi
içerisinde Kıbrıs Sorununu bizim karşımıza farklı uluslarası platformda ortaya koyması ve
Rumların özellikle 2004 Annan Planı sürecinden itibaren huysuz ve şımarık bir siyaset
içerisine girmesi.
1 Nisan 1955 itibariyle adada İngilizlere, Kıbrıslı Türklere sonrasında da kendilerine yardım
etmeyen Rumlara saldıran kim? Bu soruların cevaplarını bulabilirsek, müzakere sürecinde
neredeyiz? 53 yıldan beri bu soruna neden çözüm bulunmuyor? Anlayabiliriz.
Kıbrıs’ta ki çatışma ortamını sonlandırmak için 1959 yılında Londra- Zürih anlaşmalarıyla
kurulan bir Cumhuriyet var. Bu Cumhuriyetin yıkılması için faaliyet gösteren kim?

“Bugünü Anlamak İçin Dünü Bilmek Gerekiyor”

Keser; “1950-1955 sürecinde Yunanistan 2.Dünya Savaşından çıkmış, perişan bir vaziyette
ististam yok, eğitim yok, üretim ve ihracat yok ama yinede İngiltere desteği ile BM Güvenlik
Konseyinden Kıbrıs adasını istedi. Konsey bu süreçte Yunanistan'ın bu taleplerine her
defasında Kıbrıs uluslararası bir sorun değildir ve konseyi ilgilendiren bir durum değildir.
Görüşme Türkiye ve Yunanistan arasında olmalıdır diyerek red cevabı vermiştir.
Bugün geldiğimiz noktada 5+1 görüşmeleri de bu çerçevedeydi. Sadece BM değil AB'de bu
konunun doğrudan içerisinde.
Biz bu tarihi süreçlerin içerisinde hukuki olmak üzere her türden haklarımız ile ilgili olarak
farklı sebeplerle pasif durumda kaldık. Hep haklarımızı çekinerek, tereddütle savunmaya
çalıştık ve bugüne kadar bu şekilde geldik. Dolayısıyla bizim bu çerçeveden çıkmamış
gerekiyor” dedi.
Akyar: “Türk tarafı ileriye hızla gitmeye devam ediyor”
Cenevre görüşmelerine gelinen süreçte ve sonrasında Rum tarafının politikaları hakkında
açıklamalarda bulunan Akyar; “Türkiye'nin yarattığı sondaj arama, sismik araştırma gemileri,
Türkiye'nin askeri teknolojide gelmiş olduğu seviye, Maraş'ta atılan adımlar, seçimler, adada
iki devletli çözüm var. Yani Türk tarafı ileriye hızla gitmeye devam ediyor. Bu politik
gelişmeler esnasında Cenevre’ye gidildi ve orada da Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, açık bir
şekilde tüm taraflara iki devletli çözüm olanaklarını tekrarladı.
BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıs Sorununu çözüp tarihe geçmeyi planlamaktadır. Bizim
kendi kamuoyumuzda bile bu son 1-2 yıla kadar maalesef ki Kıbrısta Çözüm dendiğinde
hemen akla birleşme geliyordu. Opsiyonlar şimdi değişti. Sayın Tatar, Cenevrede açık
yüreklilikle ada birleşme değil iki devletli çözüm olması gerektiğini bütün dünyaya ilan etti.
Türk tarafı çok acılar çekmesine rağmen her zaman ilerlemeyi başardı. Bugün gelinen noktada
artık KKTC adada bağımsız iki devletten bahsediyor. Rum tarafıda hep gerilemiş ve hala
daha inadına devam ediyor. Böyle çözüm odaklı yaklaşmadıkları sürecede kaybetmeye devam
edecekler” dedi.
Doğu Akdeniz Gerilimine Cenevre görüşmelerinin etkileri hakkında açıklamalarda bulunan
Yrd. Doç. Dr. Önder şunları söyledi;
“1960’da ki Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında Cumhurbaşkanının Rum, Cumhurbaşkanı
Yardımcının Türk olması. 10 üyeli Bakanlar Kurulu'nda 7 üyenin Rum 3 üyenin Türk olması,
50 üyeli parlementede 35 Rum 15 Türk olması aslında Rum ve Türklerin birlikte federatif bir
çözümle Cumhuriyet kurduğunu gösteriyordu. Enreresan olan konu bir federasyondan
bahsetmek için bir toprak olması lazım. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda bir adanın
bölünmüşlüğü yoktu. Türkiye, İngiltere, Yunanistan garantör ülkeler. Bu demektir ki Kıbrıs
Anayasası bu garantör ülkeler olmadan hiç bir şekilde beraber veya ayrı ayrı değiştirilemez.
“Türk Tarafından Tamemen Barış Odaklı Talepler Var”

1974'te yaşanan Kıbrıs Barış Harekatı'nda alansal bölünme sağlandı. Yani Güney'de Rumlar
Kuzey'de Türkler bir şekilde iki ayrı grup olarak bölünmüş oldular. Dönemin Başbakanı
Bülent Ecevit'inde dediği gibi aslında biz sadece Türklere değil Rumlara da barış getirmeye
geldik. 1974'ten sonra askeri bir operasyon olmasına rağmen Kıbrıs'ta barış sağlandı.
Şimdi bu zamana kadar federatif çözümle ilgili yapılan bütün çalışmalar bütün görüşmeler
sonuçsuz kaldı. 2021'e geldiğimizde gayrı resmi 5+1 Toplantısında bu konu gündeme
getirildi. Uluslarası statüsü ve eşit egemenliğin garanti altına alınması ve iki devlet bir
anlaşmaya varırsa birbirlerini eş zamanlı tanıyarak garantörler tarafındanda desteklenecektir
ibareside çok önemli. Türk tarafından tamemen barış odaklı talepler var” dedi.

GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Cenevre Süreci ve Sonrasında
Muhtemel Gelişmeler” panelinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.



Sayfa Adresi: http://magazinekibi.com/haber/-Cenevre-Sureci-ve-Sonrasinda-Muhtemel-Gelismeler-Online-Panelde-Konusuldu/395951