Doç. Dr. Yurdagül AtunYazdı:Doğru mu, Yalan mı?

27 Şubat 2024 Salı  23:31

Medya okuryazarlığı uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir konu. Bir görselin üzerine
amacınıza göre yazı yerleştirip, o görseldeki kişinin ağzından çıkmış gibi
yayımladığınızda yapılan yorumlar, insanların hiçbir konu üzerinde kafa
yormadıklarını, gerçekliğini sorgulamadıklarını, önlerine düşen her paylaşımı şartsız
şurtsuz kabul ettiklerini gösteriyor.
Bir a4 kağıdında “Bu apartman filanca hocaya okutulacaktır. Daire başına şu kadar
para düşmektedir. Bu meblağı .... tarihine kadar filancaya ödeyiniz.” yazıyor. Bu
birkaç dakikada hazırlanan görseli binlerce kişi paylaşmış, altına da aklınıza gelen
tüm hakaretler... Bunu asan başta olmak üzere bütün apartman sakinlerinin ne
yobazlığı kalmış, ne aptallığı... Evet, bir aptallık var ama her önüne gelen haberi
sorgulamadan kabul etme aptallığı... Bölünmüşler 'biz ve onlar' diye... Cımbızla
çekilip öne çıkarılan laflar, kimilerinden 'aferin', kimilerinden 'yuh'lar...
Bir başka fotoğraf. (Öğrencilerime göstermek için telefonuma kaydettim.) Üzerinde,
fotoğraftaki siyaset insanının ağzından çıkmış gibi üzerine monte edilen bir yazı: “Kız
Kulesi de kapatılmalıdır. Boğazın orta yerinde kız başına ne işi olmaktadır, üstelik
fener yakarak kime işaret vermektedir?” Kardeşim belli ki biri sizi fena trollüyor. Bu
kadarına da inanacağınızı düşünmüyor, ben de bu denli idrak yoksunu olunacağını
düşünemem ama görselin altındaki yorumlar?
Bir gazeteci olarak haberlerin aktarılma şeklinin, haberi veren kaynağa göre taraflı
olduğunu, yalan haberin yayılma hızının gerçek haberden yüzde 60 daha fazla
olduğunu defalarca yazmışımdır. Bir haber ne kadar absürtse o kadar ilgi çeker,
okunur, paylaşılır. Her ne kadar gazeteci ve muhabirlerden kendi kişisel görüşlerini,
aktardıkları haberlerin dışında tutmaları beklesek de bunun yapıldığını görmeyiz.
Peki haber, bir olayın objektif bir şekilde topluma duyurulmasıysa, olmayan bir şey
olmuş gösterilir mi? Gösterilir ancak bu bir haber değildir; gerçekte doğru gibi
görünen bir fikirdir ve doğru değildir.
Bazıları dezenformasyonun, toplumsal hastalıkların nedeni olmanın yanında, ahlaki
bir panik ya da bir semptom olduğunu düşünüyor. (Yakın zamanda yayınlanan bir
makale, yanlış bilgiyi yayma ve koşulsuz inanmanın hem bir semptom hem de
hastalık olabileceğini ortaya koydu.)
Peki yalan/yanlış habere sadece biz mi inanıyoruz?
Korkmayın, herkes inanıyor. Tüm dünya yani... Loughborough Üniversitesi Çevrimiçi
Yurttaşlık Kültürü Merkezi tarafından 2019'da gerçekleştirilen bir araştırma, haber
paylaşanların yüzde 42,8'inin yanlış veya yalan haber paylaştığını kabul ettiğini ortaya
çıkarmış. Yine araştırmalar, insanların deepfake'leri (sahte olayların yapay zeka
tarafından oluşturulan görselleri) gerçek içerikten ayırt etmekte başarısız olduklarını
ortaya koyuyor.
Öte yandan 2024'te dünya nüfusunun yarısından fazlası sandık başına giderken,
dezenformasyonun artacağına dair ciddi uyarılar yapılıyor. Dünya Ekonomik Forumu,
önümüzdeki iki yıl içinde yanlış bilginin en büyük toplumsal tehdit olduğunu ilan
ediyor, büyük haber kuruluşları, dezenformasyonun demokrasiler için dünya çapında
benzeri görülmemiş bir tehdit oluşturduğu konusunda uyarıyor.

Peki dezenformasyondan kendimizi korumak için yataklarımızın altına saklanmaktan
başka ne yapabiliriz?
Öncelikle düşünebiliriz... Her ne kadar kendi ideolojilerimizi destekleyen her haber
ve görseli sorgulamadan öpüp başımıza koysak da, saçma gelen bir paylaşımın
doğrulunu “bu kadarı da olmaz” diyerek farklı kanallardan teyit edebiliriz. Hadi bunu
da yapamadık diyelim, en azından bunu paylaşmaz, bununla ilgili yorum yapmayız.
Bilgilerimizi nereden aldığımıza dikkat edip, eleştirel bir zihniyet geliştirir ve
okuduklarımıza ağır dozda alaycılıkla yaklaşırsak, haberin doğru olup olmadığına
karar vermemiz kolaylaşır.
Bu noktada bakış açımız şu olmalı: Bilgi kaynaklarım kim ve bunlara güvenilebilir
mi? Hikayeyi kim veya hangi gruplar paylaşıyor? Teknoloji kimin elinde, kimler
istedikleri haberleri yayma gücüne sahip? Neden bazı yorumlara kısıtlama
getirilirken, bazılarına getirilmiyor?
Burada önemli olan, hikayeye eleştirel bir gözle bakmaya başlamamız ve onun
gerçekliğini sorgulamanız. Diğer bir faydalı strateji de haberle aramızda 'mesafe'
yaratmak. İnanın demokrasimiz, gücümüz ve akıl sağlığımız buna bağlı...



Sayfa Adresi: http://magazinekibi.com/haber/Doc-Dr-Yurdagul-AtunYazdi-Dogru-mu-Yalan-mi/397200