İki saate süren söyleşide öğrenciler tecrübeli iş adamından doyasıya faydalanmanın mutluluğunu yaşadılar.

"Değerli gençler hoş geldiniz. Konumuz ders olduğuna göre eğitimle başlayalım.
Bireylerin, toplumlarım, en önemli konusu eğitimdir. Eğitimi halledilmemiş ülkelerin iç bir yere varmaları mümkün değildir. Türkiye de eğitim halledilmemiştir. Türkiye’de bir eğitim seferberliğine ihtiyaç vardır. Çünkü eğitimsiz hiç bir işte başarılı olamazsınız. Bir yerlere gelirsiniz bir yerden sonra tıkanırsınız. Türkiye’nin birinci meselesi eğitimdir. Sonra sevgidir. Yani eğer birbirimizi sevmiyorsak 80 milyon birbirimize karşı ihlasla davranamıyorsak birbirimizi sevemiyorsak hiç bir yere varmamız mümkün değildir. Allah’ın birinci emri Kuran’da oku diyor. Önce okuyacağız beynimizi geliştirmek için okuyacağız. 2.cisi çalışacağız çalışıp, üretken olan insanlar Allah nezdinde ve kul nezdinde faydalı iyi insanlardır.
 
Sevgi dedim sevgi her şeyin başı dünyada hiç bitmeyen bir nesne yok vermekle sevgi vermekle çoğalan dünyalara sığmayan bir kavramdır. Ama bu kadar derin meseledir ki sevdikten sonra hiç bir kötülüğü düşünemezsiniz. Hiç bir konuda da başarısız olmazsınız. Yani insan olmanın dört temel şartı var bana göre önce okuyacaksınız sonra çalışıp verimli olacaksınız sonra dünyayı insanları seveceksiniz.

Tabi ki Allah’ı önce seveceksiniz, sonra da vereceksiniz. Bunun yanında Türkiye’mizin sıkıntıları var siz gençsiniz. Ben bu işin 58 senesin de varım. Yola çıktım ve 58 yıldır çalışıyorum. Normal çalıştığım günde asgari 12 saat son nefesimize kadar çalışacağız. Ülkemizin coğrafi konumu kolay değildir. stratejik konumumuz fevkalade zordur. Onun için birbirimizi sevmeliyiz. Birbirimize tahammül etmeliyiz. Orta doğu cehennemin de batılı bir ülke şimdi sağımızda harp solumuzda harp arkamızda harp önümüzde harp çok zor şarlar altında ne yapmalıyız. Yine geliyoruz birbirimize sahip olmalıyız. Değerli gençler doğayı korumak çok önemli.


 
Dünyayı bekleyen çok büyük tehlikelerden birisi de küresel ısınmadır. Eğer biz şu anda olduğu gibi ağaçları kesersek ve bu akılsızlıkla devam edersek yakın bir gelecekte bu asırlara falan ulaşmaz dünya cehenneme döner. Dünya yaşanmaz hale gelir. Tabi sizler eskiyi bilmezsiniz ama 1950’li yıllarda Türkiye’nin havası tamamen değişik bir havaydı. Acımasızca kestik. Şimdi öyle bir hale geldi ki ve bununla ilgili benim kitabımdan okumak istiyorum size. 1969 yılında İsveç Stockholm’ deyim, bir baktım bir kalabalık gittim hayır ola dedim ne oluyor? Dediler ki belediye bu ağacı kesmek istiyor. Bu ağaç 980 senelik ağaç bizde buna mani olmaya çalışıyoruz. Çok iyi ediyorsunuz dedim, devam edin. Ve aradan geçen kırk yedi yıl her Stockholm’e gittiğim de o ağacı bir anıt gibi görürüm orada ve gördüğüm de değişik bir insan olurum. Türkiye’de öyle bir kesiliyor ki milyonlarca şimdi şurada köprü yapacağız 5,5 milyon ağaç kesildi. Havaalanı yapacağız 7,5 milyon 8 milyon ağaç kesildi. Bu ağaçların tekrar aynı hale gelmesi için 600 700 seneye ihtiyaç var. Şimdi doğayı koruma derken biz ormanları korumazsak denizleri temiz tutmazsak öyle olur ki 3 tarafı denizlerle çevrili denizlerle ülkemiz de balığı kolay yiyemiyoruz.
 
Ben bir ara tekstile de girdim tekstilde azda olsa bir tecrübe sahibi oldum. 10 yıl ev tekstili sanayicilerin başındaydım. Tekstil bir sanat, bir kültür tekstilde yaratıcılık tekstilde sanat değil zanaat yapacaksınız. Şimdi eğer bir marka bir model olamazsınız bir yere varamazsınız. Yani ben ona çapulculuk diyordum. Şimdi ben mal üretiyordum kornerler de yürüyordum. Bizim malımızın 20 misli fiyatla kornerler de görüyordum. Yani biz eğer eğitimi halledemezsek araştırma geliştirmeyi yapamazsak çok önemli araştırma geliştirme Türk insanı araştırma geliştirmeye verilen parayı suya atılmış hisseder.  O kadar yanlış bir şey ki araştırmadan geliştirmeden yapılan her şey yanlıştır. Sonra çok önemli eğer ürününüzü bölgede, ülkede ve dünya tarafından tanıtamazsanız mahalli kalır. Onu dışarıya satamadığınız takdirde ne ülkenin ekonomisine nede sizin cebinize doğru dürüst bir şey girmez. Şimdi satış pazarlama üzerindeyiz bunları size söylerken şöyle oldu böyle oldu Türkiye büyüdü filan diyoruz ya ve hala İstanbul’da insan 1300 liraya geçinecek nasıl geçinecekse biri bana dese ki İstanbul’da biri 1300 liraya geçinecek benim ona bir formülüm yok.



Türkiye’nin temelinde şu an tarihi okumanız lazım. Çünkü geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez.. Gene böyle bir kitabımda zamanın çok önemli olduğunun kısmında izah ediyorum, 1975 Londra’ya gittim. 2 uçak Belçika, Belçika üzerinden Londra’ya gittim. Önemli bir toplantım var Musteramos diye önemli bir adam geç kaldım. Dediler hayır geç kaldınız görüşemezsiniz. Etmeyin gitmeyin ne dediysek fayda etmedi.

O arada Muteramos dışarıya çıktı çıkınca yakaladım ben adamcağızı dedim ben sizin için geldim. 2 günde geldim ben Londra’ya sizinle konuşmam lazım. Dedi bak evlat sana bir şey söyleyeceğim ben 35 yaşlarındayım adam da 60 yaşların da falandı. Hırsızlığı yap yerine koyarsın ama zamanı asla! Birisinin zamanını çaldığın an geriye yerine konamaz. O benim kulağımda küpe o yüzden zamanı iyi değerlendirmeniz lazım. Zaman değerlendirilmesin de en önemli şey okumak inanın her gün kesintisiz asgari 1 saat okurum ben. 68 senedir okuma yazmayı öğrendiğim bu güne geldiğimiz dün akşam dâhil asgari 1 saat okurum. Ne okurum? Ne okursam okuyayım bilginin şusu busu olmaz. Yani siz eğer okumazsanız kafanız dolu olmaz, sevmezseniz kalbiniz rahat olmaz, vermezseniz kimseye faydanız olmaz. Yani bunlar benim dediğim kurallar değil, yıllarca dinlediğiniz Allah’ın emirleri daha önce büyük insanların söylediği sözlerdir. Biz size burada toplu halde söylemeye çalışıyorum. Tabii ülkeler de önemli olan siyasi istikrardır sosyal adalettir adalet çok önemli eğer ülkede siz adaleti teessüs ettiremezseniz hukuku kayım kılamazsanız bir yere varamazsınız.
 
Bunun yanında eğer sağlığı halledemezseniz sağlıksız bir nesil geleceğin en büyük tehlikesi olur. Şimdi ben çalışmak diyorum iş var mı da çalışalım yani şurada iş var gidin sizi bekliyorlar. Bunun bir sebebi var değerli gençler ben eğitimci değilim, haşa eğitimle kalkıp ahkâm kesmem ama bizim eğitim şeyimiz yanlış. Ben yaptırdığım okulların teknik lisesi yaptırdım. Yüksek teknik lisesi ve bu okullarda 3000 küsur kişi çalışıyor ve okuyor. Demek ki bu fakülte okuyor. Türkiye de meslek mektepleri yapılmadıkça bu tekstil bir yere varamaz. Teknik meslek liseleri yapılmadıkça otomotiv bir yere varamaz. Eğer siz Turizm’in okulunu açıp maşallah turizm okullarımız vardı hepsinin yerlerine gökdelenler yapılıyor 70 kat 80 kat gökdelenler yapılıyor oda ayrı bir başarıdır. Eğer ülke adına şey değilse otelimiz var eğitimli şeyimiz yok. Ben 50 senelik turizmciyim şehir otelimiz var hem Akdeniz de otellerimiz var. Bize pahalı turist gelmiyor neden? İyi hizmet veremiyoruz ondan veremezsiniz yani eğer iyi eleman bulup hizmeti sunarken kusurlu sunmazsanız müşteriden gereken şeyi alamazsınız. Şimdi bunları söylerken tabi umutsuz konuşmanın anlamı yok. Ama eğitimimizi halledeceğiz birbirimize sahip olacağız. Şimdi okuyorsunuz nerde ne iş bulacağız? Türkiye’de çok işsiz insan var.


 
Zaten Türkiye’ye şöyle bir baktığımız zaman turizm var şu anda çok kötü durumda yapılan yanlışlıklar öyle bir hale geliyor turizmi bitirdi. 90 körfez krizinde baba Bush orta doğuya indiğinde bizim yediğimiz dayağı 5 yılda üretemedi patinaj yaparak gitti. Şimdi bu ne kadar sürer tam kestiremiyorum. Bu gibi durumlar da devletin bir araya gelip oturup konuşması lazım. Bu öyle bir şey ki geçici bir şey değil. İşte şat suyuydu bitti öyle bir şey değil.  Türkiye’ye gelen turistin sayısı Rusya’dan geliyor. Turistin sayısı az değil. Ona ilaveten Türkiye’deki terör hareketleri uçak tesisleri tesisimiz var bu tesislerin %25 ‘i açılmayacak bu sene yani yaz sezonu için söylüyorum.%75’i de %60 %55 iş yapacak bu sene. Peki, Türkiye’de ne var turizm var. Turizm var ama layığıyla yapılmıyor. Çünkü turizmin mastır planı yok bir plan yapılmamış. Turizm bakanlığı ricacı bakanlıktır icarı bakanlık değil. Sadece ticari şeyi değil burası ama konuşurken ülke bizim ülkemiz. Ne işimiz var bizim turizmimiz var yenilecek diye bir yere gelmişiz devamlı baş aşağıya gidiyoruz. Ben kendim bunun içerisindeyim. Biraz önce sayın hocama onu anlattım. Çeşme limanından mülteci geliyor.  Çeşme limanı Türkiye’nin Çeşme bir kasaba Türkiye’nin en temiz en nezih ilçesi gidenler bilirler. Hiç bozulmamış doğası bozulmamış gökdeleni olmayan bir kasaba çeşme limanı da bizim benim bal döküp dilinle yalayacağım yeri berbat edecekler. Hayır, efendim böyle gerekiyor dediler. Ve dikiliye dün geldi gemi 3 gün sonrada bizim oraya gelecek. Bizim çeşme limanına gelecek. Bizim iş kolu olarak Türkiye’de tekstilimiz var turizmimiz var. İşte sözüm ona de monte bir otomotiv sanayimiz var. İş kolu yok gibi niye yok sermayemiz yokta onun için sermaye olmayınca siz iş kuramazsınız.

 Ağır sanayiden bahsediyorum. Türkiye’de hep imece usulüyle bir şeyler yapılmaya çalışıyor. Türkiye’nin yokluklar ülkesi olduğunu daha doğrusu felaket tellallığı yapmaya gelmedim. Şunu da bilmeliyiz Türkiye’nin birbirine sarılmaya ihtiyacı var hele bu günlerde, Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun Mustafa Kemalin dediği gibi muhasır medeniyet seviyesine ulaşamasak dahi bu açığı kapatmamız lazım dünya bizden çok öne geçti. Biz çok gerideyiz kalkıp diyoruz onu yaptık bunu yaptık diyoruz ama bunlar yeterli değildir. Türkiye’de her yıl 1 milyon kişiye iş bulmak durumundadır bu ülke ha bunu yapmak için yarından itibaren bu liseleri filan bırakalım. Siz buralara gelmek için liseleri bitirdiniz ama lise eğitimi insana bir şey öğretmiyor. Coğrafyayı öğrenmekle gölleri, nehirleri öğrenmekle iş lazım olmuyor size bana hiç lazım olmadı. Şimdi ben ulaşımcıyım. Meslek liseleriniz kuramazsanız yani dışarıda olan criminal okullar gibi daha doğrusu işin ehlini yetiştiremezseniz olmaz. Ben bunun için okullar yaptırdım bundan sonra ki okullar mutlaka meslek lisesi yaptıracağım. Düz liseye ver devlete oradan mezun olan insanın işi öğrenmesi mümkün değil. 
 
Üniversiteye gitmek bir dert ücret ödemek ayrı bir dert çıktıktan sonra iş bulmak apayrı bir dert. Şimdi zamanınızı iyi kullanın bir de mutlaka hangi şartta olursa olsun bütçe yapın. Önce bireyde sonra aile de sonra müessesede sonra devlette bütçe olmazsa bir yere varılmaz. Hani şu devlette meclisten geçiyor filan diyorlar ya hepsi hikâyedir. Türkiye’nin niye bütçesi yoktur biliyor musunuz? Türkiye’nin envanteri yoktur. Türkiye’nin envanterinin yapamamışlar daha . Şimdi ya adam geldi bir şeyler söyledi moralimizi bozdu, zaten ortalık yangın yeri televizyonu açmak istemiyoruz geldi moralimizi bozdu diye düşünmeyin. Gerçekleri bilmek lazım Türkiye’nin büyük sıkıntısı hep böyle üstünü kapatarak hep yama usulüyle günü geçirmek.  Türkiye silkelenmelidir Türkiye’de seferberlik eğitimle başlayan ahlakla sonuçlanan bir eğitim seferberliği yapalım. Bakın bunu hiç kimse konuşmadı ben söylüyorum. Televizyon insanların başına dert olmuştur. Karı koca ayrı televizyon seyrediyorlar. O ayrı program seyrediyor o ayrı program seyrediyor. Bilgisayar beyinleri sildi. Ben hiç bilgisayar kullanmadım. Ya diyeceksiniz ki siz nasıl bu işlere girdiniz Allah’ın verdiği beyin bilgisayardan çok çok şeydir. Çünkü bilgisayar bir şey yaratmıyor bilgisayara bir şey veriyorsanız onu size veriyor. Her hangi bir yaratıcılığı yok.  Sorsan şu oda da olanlara cep telefonu olmayan hiç var mı? Yoktur, hastalık ya Ben inanın son zamanlara kadar cep telefonu kullanmadım.  Kendim kullanmıyorum özel kalem de duruyor.
 
Öyle bir şey ki 5 yaşında 8 yaşında çocuğun elin de oynuyor böyle bir şey olamaz ya yani bu eğer düzeltilmezse bu nesil zora girer bu nesil bir yere varmaz. Çünkü alışkanlıklar tabiat haline geliyor. Yani şimdi benim 5 tane torunum var gördüğüm zaman kapat kenara koy, bir daha görürsem telefonu sokağa fırlatırım. Çocuklar o kadar mutsuz oluyor ki bunu söylediğim zaman deliriyorlar. Resmen o arada kaçıp sizden uzaklaşmak istiyorlar. 2008’de ayrıldım ben tekstilden biz tekstil de hala şu anda yaptığımız taşeronluktur. Yani biz Türkiye de marka olan bir tane firma çıkaramadık.  Yalnız onunla değil o kadar otellerimiz var onlara yirmilere elliye giren bir tane otelimiz yok. Çünkü bir otelin vizyon er olması o otelin muhteşem yapılması yetmiyor onun yönetimi ve onu hizmete sunan insanların mükemmel olması lazım. Şimdi dünya öyle bir hale gelmiş ki sanayi çağını geride bırakmış bilgisayarla artık solluyor neredeyse bu çağda biz hala diyoruz ki mal üretiyoruz kaç lira isterseniz 2000 yılında ben fuarı biz yapalım dedim. Neden Almanya’ya taşınıyoruz ve bizi öteye beriye itiyorlar dedim. Sonra bize sağ olsunlar yer gösterdiler ve  şu anda tekstil fuarları Türkiye’de kurulmaya başladı. Ama yine de yeterli değil çünkü  Tekstilin  alt yapısı yok. Tekstilin alt yapısı nedir? Eğitimli eleman bu bizde yok. Bunu kurumadıkça araştırma geliştirme yapılmadıkça olmaz.  Şimdi efendim elin adamı yapıyorda biz niye yapamıyoruz elin adamı yaptığını tanıtıyor da biz niye tanıtmıyoruz? Satış konusun da bizim Türk insanı sabırsız olduğu için pazarda tahammülü yoktur. Çinliler dediler ki muhatabını ticaretini aldatmayan hakiki Çinli değildir  Ben Çinlilerle çok alışveriş yaptım 18 tane gemi yaptırdım Çin de şimdi malı alırken kazanacaksınız. Dünyanın en zor işi tekstildir. Zevklidir ama zordur. Eğer bilenlerle yola çıkmazsanız bir de devlet size yardımcı olmazsa zor. Şimdi Türkiye’de tekstil var nizamı, düzeni bir şeyi var mı, yok. Herkes ya ALLAH ya Bismillah diyor yola öyle devam ediyorlar. Bütün bu şartlara rağmen ne yapacağız milletimizi seveceğiz ülkemizi seveceğiz sırt sırtavereceğiz bu işin hakkından birlik beraberlikle çıkılar. Sevgi saygı diyerek yolumuza devam edeceğiz. Benim söyleyeceklerim bu kadar.